Close Menu
    Dünya Sadat HaberDünya Sadat Haber
    • Hz. Peygamber’in Hayatı
    • Hz. Ali’nin Hayatı
    • Sahabelerin Hayatı
    • Ehli Beyt’in Faziletleri
    • Nakibul Eşraf
    • Bilim ve Teknoloji
    • Foto Galeri
    • Video Galeri
    • Diğer
      • Genel
      • Ehli Beyt’e ve Hz. Ebu Talib’e Atılan İftiralara Cevaplar
      • Hadis
      • Fıkıh
      • İslam Tarihi
      • Kelam
      • Tasavvuf
      • Tercüme
    Dünya Sadat HaberDünya Sadat Haber
    You are at:Anasayfa » ANADULU SELÇUKLU SULTANI ALAADDİN KEYKUBAT’IN EHLİ BEYTE OLAN SAYGISI!!!
    Genel

    ANADULU SELÇUKLU SULTANI ALAADDİN KEYKUBAT’IN EHLİ BEYTE OLAN SAYGISI!!!

    Dr. Seyyid Hüseyin ZerrakiBy Dr. Seyyid Hüseyin Zerraki30 Kasım 2022Yorum yapılmamış7 Mins Read
    DR. SEYYİD HÜSEYİN ZERRAKİ
    Paylaş:

    Dr.Seyyid Hüseyin Zerraki

    Anadulu sekçuklu sultanı Alaaddin Keykubatin verdiği bir temlik beratında seyyidlere iyilik etmek mahşer günü şefaat vesilesi olacağinı ifade edilmiştir.
    Mucize-yi Nebevî’den Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve âlihi vesellem buyuruyorlar ki:
    “Ehl-i Beyt’im benden sonra; bencillik ve şiddetli bela görecek ve diyardan diyara sürüleceklerdir!”
    Ehl-i Beyt mensupları,sevenleri ve taraftarları Kerbelâ Fâciâsı’ndan sonra kendilerine yapılan baskılar ve cinayetler yüzünden Orta Asya’ya göç ettiler.Horasan, Maveraünnehir
    ve Türkistan’a yerleştiler. Ehl-i Beyt’in Türk aşiretleri ve Türk obaları arasına gelip yerleşmesi, Allah’ın rahmet ve inayetiyle nice hayırlı sonuçların kapılarını aralıyordu.Şöyle ki:
    Emevîler tarafından mağdur edilen Ehl-i Beyt’in İslâm’a davet çağrıları,mağdûr ve mazlûmun yanında yer alan Türkler arasında büyük bir rağbet görüyordu.
    Ehl-i Beyt mensupları bu durumda kendilerini Türkler’in korumasına almış oluyorlardı.
    Ehl-i Beyt sevgisi başta olmak üzere, Resûlüllah (sav)’in Sünneti’ne dair sayısız edep ve ahlâkın Türkler arasında samimi bir şekilde yayılmasına sebep oluyordu.
    İslâm ilim, ahlâk ve öğretisi; Ehl-i Beyt yoluyla Türkler’e doğrudan nakledilmiş oluyordu.
    Türkistan’dan Anadolu’ya büyük bir medeniyetin kurulmasına zemin hazırlanmış oluyordu.
    İlk Türk-İslâm eseri başyapıtlarından Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig adlı eserinde, Ehl-i Beyt’in Türkler arasında gör- düğü sevgi ve saygıyı şöyle ifade etmektedir: Hizmetkârlardan başka ve beyin adamları dışında, münasebette bulunacağın kimselerden bazıları Peygamber’in neslidir. Bunlara hürmet edersen, devlet ve saadete kavuşursun. Bunları pek çok ve gönülden sev! İyi bak ve yardımda bulun! Bunlar, Ehl-i Beyt’tir. Peygamber’in uğurudur.Ey kardeş! Sen de onları Sevgili Peygamber hakkı için sev!” 1782
    1781 Hz. Ali bölümü, 276. Hadis 1782
    Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, Çev. Reşid Rahmeti Arat, TTK Yayını,Ankara
    1988, S. 313
    Anadolu’nun manevi ruh ikliminin oluşmasında;Türk ve İslâm kültürünün harmanlandığı Türkistan’da Hoca Ahmed Yesevî’nin İslâm ve iman hamuru ile mayaladığı, Ehl-i Beyt sevgisiyle şekillendirdiği erenleri, dervişleri Anadolu’ya doğru işaret edip, göndermesi önemli bir dönüm noktasıdır.
    Hoca Ahmed Yesevî’nin işaretiyle Anadolu ve Rumeli’nin her tarafına dağılan alpler, dervişler ve erenler, silsile yoluyla 2-3 asır boyunca Orta Asya’dan Anadolu’ya doğru akmaya devam ettiler.Anadolu’nun yurt edinilmesi,Türk ve İslâm şuurunun yerleşmesi,hep Ehl-i Beyt sevgisi,mayası
    ile yoğrulmasındandır.
    Yesevî Tarikatı’nın kurucusu olan Hoca Ahmed Yesevi’nın
    Hocası Yusuf el-Hemedânî,Hanefî mezhebindendir. Mânevî ışığı ile kendisinden bazı tarikatlar doğduğu gibi, özellikle Anadolu’da kurulan birçok tarikat da kendisinden etki- lenmiştir.Hoca Ahmed Yesevî’nin tarikat silsilesinin Altın Silsile’den, yani On İki Ehl-i Beyt İmamı’ndan dolaşarak gelmesi, Ehl-i Beyt ile arasında güçlü bir bağ olduğunun’da kanıtıdır.
    Hoca Ahmed Yesevî’nin işaretiyle Anadolu’ya yerleşen bu yüce gönüllü insanlar, devletin kendilerine verdiği vazifelerin yanında güzel ahlâkı, yardımlaşmayı, paylaşmayı,Türklüğün Ehl-i Beyt’in ve İslâm’ın özündeki güzellikleri bu topraklara yansıtmışlardır.
    Bu silsileden olarak Şeyh Edebâli,Tabduk Emre, Yunus Emre, Sarı Saltuk, Geyikli Baba, Abdal Musa, Hacı Bektaş Veli, Ahî Evran, Mevlânâ Celâleddin Rûmî ve Emir Sultan gibi nice erler, bulundukları bölgelere Ehl-i Beyt’ten aldıkları sevgi, hoşgörü ve adaleti yerleştirmişlerdir.
    Ehl-i Beyt’e sevgi, saygı ve bağlılık ifadesi olarak kuru- lan ilk teşkilat, Abbasîler devrinde Ensâb Nikâbe’dir.
    Bu teşkilat hem Ehl-i Beyt mensuplarını korumak, hem de onlara istihdam sağlamak içindi.
    Selçuklu ve Osmanlı sultanları, topraklarına gelen Ehl-i Beyt mensuplarını hiçbir ülkede görülmeyecek şekilde saygın tutmuş,uğurlu saymış, sevgi ve hürmet ile onlara icâzetnâmeler vermişlerdir.
    Karahanlılar’da: “Peygamber neslinin, Peygamber hakkı için ve O’nun namına sevilmesi” öğütlenmektedir.
    Anadolu Selçukluları’na ait bir temlik beratında, seyyidlere yararlı olma ve iyilik etmenin şefaât vesilesi olacağı ifade edilmiştir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat, Erzincan bölgesine gelerek orada yaşayan oymakların ileri gelenlerini bir araya toplamış ve İslâm dinini en iyi bilen kişilerin tespitini istemiştir.Yapılan araştırma ve seçilme sonucunda, Ehl-i Beyt sogunda olan
    seyyidlerin, daha ilimli, ahlâklı ve dini bilgileri yüksek olduğu görülmüştür. Bunun üzerine Sultan Alaaddin, İslâm’ın bu kişiler tarafından öğretilmesini istemiş, onlara Hz. Peygamber (sav) neslinden geldikleri için icâzetnâmeler vermiştir.
    Osmanlı Devleti kurucularından Ertuğrul Gâzi, Osman Gâzi, Orhan Gâzi ve devam eden padişahlar, Kur’ân’a bağlı, Ehl-i Beyt’e sevgi ve saygı içindeydiler.Orhan Gâzi,babası Osman Gâzi’nin mezarının üzerinde: “YA RABBİM! BİZİ ÂHİRET GÜNÜ EHL-İ BEYT’İN ŞEFAÂTİNDEN MAHRUM BIRAKMA VE ONLARI BİZDEN RAZI ET” DİYEREK , EHL-İ BEYT’E OLAN BAĞLILIĞINI DİLE GETİRMİŞTIR
    Osmanlı’da seyyidler ve şerifler için, “Nakîbü’l-Eşraflık” müessesesi vardı. İleri gelen Nakîb Efendi, Hz. Peygamber (sav)’in torunlarının işlerine bakar; neseplerini kayıt altına alır, doğumlarını ve vefatlarını deftere geçirir ve itibarlarını zaafa uğratacak hâl ve hareketten onları korur, İslâm edebine göre yaşamalarına özen gösterirdi. Çalışma imkânı olmayan ve muhtaç durumda olanlara da maaş bağlanır, vakıf ve imaretlerden
    pay verilir, vergiden muaf tutulurdu.
    Seyyid ve şeriflere verilen belgeye Siyadet Hücceti denilirdi
    İlk Nakîbü’l-Eşraflık, Yıldırım Bayezid zamanında kurulmuş, ilk vazifeye tayin edilen, Emir Sultan’ın talebelerinden,Hz. Peygamber (sav)’in neslinden Seyyid Ali Nâta bin Muhammed’dir.
    Bunlar devlet merkezinde bulunur, kendi konaklarında oturur ve mahiyetinde çalışanlar bulunurdu. Vazifeleri arasında, padişaha kılıç kuşatma ve kendilerine mahsus “Sancak-ı Şerif”itaşıma vardı. Padişah sefere gittiği zaman yanında Nakîb Efendi’yi, seyyid ve şerifleri de götürürdü. Savaş sırasında Sancak-ı Şerif altında seyyidler ve şerifler tekbir ve Salavât-ı Şerife getirirler ve duâlar okurlardı. Taşrada da yine Ehl-i Beyt soyundan Nakîbü’l-Eşraf kaymakamları olurdu.
    Seyyid ve şerifler için merkezde ve taşrada tutulan def-
    terlere “Secere-yi Tayyibe” denilirdi. Bu defterlere seyyid ve
    şeriflerin isimleri, Peygamber (sav)’e kadar uzanan silsileleri,
    evlatları ve ikametgâhları kaydedilirdi.
    “Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr” metnindeki “fetâ”
    (yiğit) kelimesinden türetilmiş olan fütüvvet ve ahîlik (kardeşlik
    Anadolu’da esnaf ve sanatkârlar arasında kardeşliğin,
    sevgi ve hoşgörünün temelini oluşturur. Fütüvvet kelimesi,
    Hz.Ali (kv)’nin cesaret ve kahramanlığı kadar, onun ahlâk ve
    fazîletini de temsil etmektedir.
    Mevlânâ Hazretleri, Hz. Ali (kv)’nin yüzüne tüküren
    düşmanını affetmesini tasvîr ederken,fütüvvet ahlâkını uzun
    uzun açıklar. Mevlânâ Hazretleri, Hz. Ali (kv)’ye hücûm
    ettiği halde mağlûb olan,sonra da yüzüne tükürdüğü halde
    Ali (kv) tarafından affedilen düşmanın hayret psikolojisini,
    Yine onun dilinden şöyle ifade etmektedir: Hz. Ali (kv)’ye hitaben:
    Sendeki hilim kılıcı, canımızı kesti.Bilgi suyun da, tozumuzu
    ve toprağımızı temizledi.”
    Hz.Ali’nin fütüvveti ile ilgili yaşanmış örneklerin sunulfuğu en önemli eserler Cenknâme’lerdir. Cenknâmeler,tekke ve dergâhlarda,köy odalarında yoğun bir şekilde okunmuş,
    Hz.Ali (kv)’nin İslâm’ın yayılması için yaptığı mücadeleleri anlatan menkîbeler, insanımızın zihin ve gönüllerine kazınmıştır. Milletimizle özdeşleşmiş olan cesâret, kahramanlık, fedâkârlık,vefâkârlık gibi duyguların gelişmesinde bu
    Menekşe, Ömer, Ehl-i Beyt Sevgisi,
    Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî, Terc. Şefik Can, Ötüken
    Yay.İstanbul,
    2010, I, s. 240
    menkîbelerin etkisi büyük olmuştur. Anadolu halkının zihninde Hz. Ali (kv), din ve imanla özdeşleşmiştir.Onun ahlâkını örnek alanlar, örnek olmuşlardır.
    Türk Milleti, Ehl-i Beyt’e, tarihten bugüne kadar büyük bir aşkla sahip çıkmıştır. Kültür atlasımız Ehl-i Beyt’i
    ve onların maneviyatını temsil eden,sembol ve motiflerle bezenmiştir. Ehl-i Beyt sevgisi, edebî metinlerde nakış nakış, ilmek ilmek işlenmiştir. Türk Edebiyatı’nda Peygamber sevgisi ile birlikte Ehl-i Beyt sevgisi işlenmeyen divanlar eksik kabul edilmiştir. Ehl-i Beyt’e sevgi,saygı ve bağlılığını dile getiren yüzlerce,
    binlerce Türk şairi vardır. Büyük Türk Şâiri, Yunus Emre sevgisini şöyle ifade eder:
    Şehidlerin serçeşmesi
    Evliyânın bağrı başı,
    Fatma Ana gözüyaşı
    Hasan ile Hüseyin’dir.
    İslâm’ı kabul ettikten sonra, İslâm’ın sancaktarı olan Türkler;Hz. Peygamber (sav)’in soyundan gelen seyyid ve şerîfleri her devirde baştâcı etmiştir.Türkler, İslâm’ın Türkistan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan da Balkanlar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılma sürecinde, Ehl-i Beyt’in peşinden gitmişlerdir. Ehl-i Beyt’in diriltici, birleştirici ve kaynaş- tırıcı nefesi, tarihimizdeki sosyo-kültürel birlik ve beraberliğimizi,fetih ve zaferlerimizi hazırlayan en önemli unsur olmuştur.Ehl-i Beyt’e gösterilecek olan sevgi, saygı ve bağlılığın geleceğimizi de aydınlatacağı muhakkaktır.
    İslâmlaşma sürecini Ehl-i Beyt mensuplarının öncülüğünde devam ettiren Türkler, büyük ölçüde itikat bakımından yine bir Türk aileye mensup olan İmam Mansur Mâturîdî, Ehl-i
    Sünnet anlayışını benimsemişlerdir.Naklî bilgilerin yanında aklî bilgilere de önem veren İmam Mâturîdî, İmam-ı Âzam Ebu Hanife’nin fıkhını benimsemiştir.
    Bu ekolde olanlar da siyasi tercihlerini Hz.Ali (kv) ve Ehl-i Beyt’ten yana koymuşlardı.
    Ehl-i Beyt ve Türkler,
    Yine Ehl-i Beyt uğruna, Şam Emevî hanedanını yıkan ve Bağdat’ta Abbasî hanedanını yönetime getiren Ebu Müslîm Horasanî ve onun Türkler’den oluşan ordusudur.Türk Alperen
    ve kahramanları,yine zaman içinde İslâmî bir kimlik kazanarak, alperen ismiyle kutsîleşmiştir.Kur’ân ve Sünnet’in öngördüğü din esaslarını Ehl-i Beyt’in eşitlik, hoşgörü ve muhabbete dayalı yorumundan alan Türkler,Peygamber efendimiz (sav)’in önderliği şartıyla Hz.Ali (kv) ve evlatlarının İslâm anlayışını benimseyip kabul etmişlerdir.
    Anadolu’da zaman geçse de değerini kaybetmeyen ve
    hep ilk sıralarda yer alan şu isimler Ehl-i Beyt’in bütün zamanlarda nasıl sevildiğini, sayıldığını, örnek alındığını gösteren en önemli göstergelerdendir:

    Post Views: 34
    Paylaş:
    Previous ArticleOSMANLI DEVLETINDE NİKÂBET TEŞKİLÂTI !!!
    Next Article NAKİBUL EŞRAFLIK KURMU VE DÜNYADA SEYYİD VE ŞERİFLER
    Sözlükte “seçilmiş, emin ve hayırlı”, “bir topluluğun başkanı” anlamında kullanılan nakib kelimesi; Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma’nın iki oğlundan Hz. Hasan’ın soyundan gelenleri ifade eden Şerif ve Hz Hüseyin in soyundan gelenleri ifade eden Seyyid, yani peygamberin soyundan gelenlerle ilgilenmek amacıyla kullanılan teşkilatın sorumlusu için kullanılmıştır. Baş nakib efendi başta olmak üzere bütün Nakibuleşraf kaymakamları ilmiye sınıfından seçilirdi.
    İslam tarihinde Hz. Muhammed’in (SAV) ailesi, yani onun soyundan gelenler (Ehl-i Beyt’i) Müslümanlar nazarında müstesna bir mevkide görülmesi ve onları sevip, saygı göstermenin dini bir vecibe gibi kabul edilmesi, zaman içinde onlarla ilgili bir takım hizmetleri ifa etmek için görevliler tayin edilmesine yol açmıştır. “Ehl-i Beytim Nuh’un gemisi gibidir; ona binen kurtulur; uzak duran boğulup helâk olur.” (Hâkim, Müstedrek, III, 151; Ahmed, Müsned, III, 157; Tabarânî, el-Kebîr, No:2636-2638.) Ehlibeyt ifadesi hane halkı ev halkı manasındadır. Fakat burada Ehlibeyt’ten kastımız Ehli Aba’dır. Yani Hz Peygamberin (SAV) başta olmak üzere Hz Ali (KV), Hz Fatıma (RA), Hz Hasan (RA) Hz Hüseyin (RA) Efendilerimizden oluşmaktadır.
    Bu haliyle kurulan bu kuruma Nakibüleşraflık, kurumun sorumlusuna ise Nakibüleşraf, Nakibü’n-nükeba veya sadece nakib denmiştir. Bu kurumun görevi, Hz. Peygamberin soyundan gelen seyyid (Hz. Hüseyin’in (RA) nesli) ve şerifler (Hz. Hasan’ın (RA) nesli) için neseb hüccetleri düzenleyerek onları kaydetmek, sahip oldukları bazı imtiyaz ve muafiyetleri tanımaktır. Kurumun asli görevlerinden biri de seyyid ve şeriflerin şecerelerinin kayıt altına alarak, müteseyyidlerin (sahte seyyid) sağlanan imkân ve imtiyazlardan yararlanmasına engel olmaktır. Osmanlıda müteseyyidler gerçek Seyyidlere sağlanan imtiyazlardan elde etmek için çok sayıları artmış ve bunun önünün kesilmesi içinde çok önlemler alınmıştır.
    İslam tarihinde ilk Nakibüleşraf Hz. Ali (KV)’dir. Seyyid ve Şeriflerin kayıtları Hz. Muhammed’in talimatıyla ilk kez Hz. Ali tarafından kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla il Nakibüleşraf Hz. Ali’dir. Hz. Ali bu görevi Hz. Ebubekir’e devretmiş ve sonra sırayla Hz. Ömer ve Hz. Osman sürdürmüştür. Bu kayıt sistemi Emeviler döneminde kesintiye uğramış fakat Abbasiler döneminde devam ettirilmiştir. Abbasiler döneminde üç türlü kayıt tutulmuştur; Seyyidler, Talibîler ve Abbasilerin ayrı ayrı kayıtları tutmuştur. Abbasiler’de bu makama Nakîbü’l-Abbâsiyyîn, Nakîbü’n-nükebâ, Nakîbü’l-Haşimî, Nakîbü’l-Haşimiyyîn, Nakîbü’l-Aleviyyîn ya da Nakîbü’t-Talibiyyîn gibi isimler verilmiştir.
    Fatimiler döneminde Seyyidler, Talibiler ve Abbasiler kayıtlarının tutumunda değişiklik yapılmış, sadece Seyyidlerin kayıtları tutulmaya başlanmıştır. Çünkü daha evvel ki İslam devletlerinde Ali evladı için Abbasi, Caferi, Ukayli ve Zeynebi gibi isimler kullanılırdı. Zengiler Devleti’nde de benzer bir makamın kurulduğu bilinmektedir. Eyyübiler, Selçuklular ve Memlüklüler döneminde nakibüleşraflık devam ettirilmiştir. İlhanlı Devleti’nin Gazan Han döneminde İslâmiyet’i kabul etmesi ile birlikte nakibi olan Nukabay tarafından nakibüleşraflık tesis edilmiştir.
    Osman Gazi seyyid ve şerifleri sahiplenmesi daha sonra gelen padişahlara örnek olmuştur. Osmanlılarda Nakibüleşraflık Kurumu ile ilgili ilk bilgiler Yıldırım Bayezid (1389-1402) dönemine kadar iner. Bu dönemde seyyid ve seriflerle ilgilenmek amacıyla 1400 yılında bir makam ihdas edilmiş ve makama ilk kez Bağdat eşrafından Bursa’da İshakiyye (Kazeruniyye) zaviyesi şeyhi Seyyid Muhammed Natta Hüseyni’nin getirildiği bilinmektedir. Seyyid Muhammed, II. Murad devrinde (1421-144) görevine devam etmiştir. Vefatından sonra yerine oğlu Zeynelabidin geçmiştir. Osmanlı döneminde 66 kişi baş Nakiplik yapmıştır. İlk baş nakib efendi Seyyid Mahmud (öl. 1536) vefat, son Seyyid Ahmed efendidir (1915-1924).
    Bu makamın kurumsallaşma sürecinde önemli bir dönüm noktası, II. Bayezid devrinde olmuştur. Bu dönemde Bayezid’in hocası Seyyid Abdullah oğlu Seyyid Mahmud’un maaşlı olarak nakibüleşraf atanmasıyla ilk defa gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Nakibü’l-eşeşraf unvanını ilk defa kullanan Seyyid Mahmud bu görevi 1537 yılındaki vefatına kadar kullanmıştır. 1494 yılına kadar nakibüleşraflar devletten herhangi bir ücret almazlar, ayrıca nazır unvanıyla anılırlardır.
    Nakibü’l-eşraflar protokolde Padişahın yanında yer alırlar ve padişahlardan hürmet görürlerdi. Padişah tahta çıkarken veya sefere çıkarken Nakibü’l-eşraf padişaha kılıç kuşatırdı, ordu ile Sancak-ı Şerifi açarak sefere katılırlardı.
    Sancak-ı Şerif (H. 1001/M. 1593) tarihinde ilk defa Avusturya seferinde kullanılmıştır. İki yıl sonra Mukaddes Emanetler arasında muhafaza edilmeye başlanmış ve ilk defa H.1004/M.1597 yılında Eğri seferine götürülmüştür. Sancağın yanında 300 kadar Seyyid ve şerif bulunmuştur. Padişahlar sefere çıktıklarında Nakîbü’l-eşrâf da maiyyetinde olan bir kısım Seyyidlerle birlikte sefere giderdi. Sancağı da ‘Alemdar taşırdı. Nakîbü’l-eşrâfın maiyyetinin yani yanında görev yapanların başında Alemdar gelmektedir. İstanbul teşkilatında, Nakîbüleşrâftan sonra en büyük mevki alemdârlık idi. ‘Âlem, bayrak, sancak manasına gelmektedir. “Dâr” eski ile birleşse sancak ve bayrak taşıyan, bayraktar,
    sancaktar manasındadır.
    Bunun için bölgelere Nakibü’-leşraf kaymakamları gönderilerek bölgedeki seyyidleri kayıt altına almaktaydılar. Bölgeye giden Nakibü’-leşraflar maiyetiyle yani ailesi ve seyyidlerden oluşan Sadat Çavuşları ile Seyyid Güvenlik Görevlileri giderler, o bölgenin Seyyidlerini toplarlar, Seyyidlik iddiasında bulunanlardan hüccet yani belgesini ister doğru ise tasdikler kayıt altına alırdı. Elinde belgesi olmayana Seyyidlerden şahit ister, oranın Seyyidleri o kişinin Seyyid olduğuna şehadet ederlerse ona da bir hüccet düzenler kayıt altına alırdı. Bütün bu kayıtların bir nüshasını da merkeze Baş Nakib efendiye merkezde kayıt altına alınması için yollar ve oradaki Seyyidlere bir takım nasihatlarda bulunurdu. Bu nasihatlar içerisinde; hareketlerine dikkat etmeleri gerektiğine dair, nasihatlerde bulunur.Onları askerlikten,durumu yerinde olmayanları vergiden muaf tutar ve durumu yerinde olmayanlara maaş bağlar.Çünkü Evladı Resul olanlara sadaka ve zekat haram olduğu için onlara maaş bağlanmaktaydı.Evlilik konusunda denginiz olanlar ile evlenin dışarıya kız verirken muhakkak soylu ailelerden seçin,diye tembihte bulunur. Seyyidler, Seyyidlik alameti olarak başlarına yeşil sarık takarlardı. Bir Seyyid yanlış bir iş yaparsa onu cezalandırmak işi Nakibü’l-eşraf kaymakamına düşmekteydi. Ceza verilirken başındaki yeşil sarık alınır, öpülür daha sonrada bedeni bir ceza verilirdi.
    Nakibü’l-eşraf kaymakamları nakiblik görevine uygun, halk arasından itibarlı ve söz geçen Seyyid ailelerden seçilmektedir. Kaymakam, nakibü’l-eşraf mektubu ile atanmakta ve bu atama şeriyye siciline kaydedilmektedir. Görev yaptıkları bölgelerde Seyyid ve müteseyyidleri birbirinden ayırmak, bunların işleriyle ilgilenmek ve cezalandırılmaları gerektiğinde yerel görevlilere müdahale ettirmemektir.
    Alemdar, İstanbul’daki teşkilatta nakibü’l-eşraftan sonra alemdar gelmektedir. Alemdar dini törenlerde ve savaşlarda Sancak-ı şerifi taşınmaktaydı.
    Sedat Çavuşları, teşkilatın bu üyeleri hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Fakat sadat ağa ve çavuşlarının, Seyyid ve şeriflerin denetiminde nakibü’l-eşrafın yardımcıları olarak hizmet ettiklerini söyleyebiliriz. Arşiv belgelerinde sadat çavuşlarının hüccet verilen şahsın yeşiline müdahale etmemeleri veya haksız yere taşıyanlara engel olmalarına dair ifadeler söz konusudur. Suçlu ve borçlu olup dava edilenlerin tutulduğu tevkifhaneler de bu çavuşların nezaret ve denetimi altındadır.
    Nakibü’l-eşraf kaymakamlarının görevleri arasında en önemlisi de birde müteseyyid olan yani sahte seyyidleri tespit etmekti. Tespit edilen sahte seyyidleri önce falakaya yatırıp, 72 değnek vurulur, ikinci vukuatında ise Sadat Çavuşları tarafından 3 ay hapse atılırdı. Daha sonra hareketleri Sadat Çavuşları tarafından takip edilir, o mahallenin imamı ve muhtarına bu sahte seyyid eski haline devam ediyor mu hala insanları ben seyyidim diye kandırıyor mu diye sorulurdu. Eğer ki eski haline devam ediyorsa onun sağ eli kesilirdi. Yani Hz Peygamberin yatak odasına girip hırsızlık yaptığı için. Bir örnek vermek gerekirse ikinci Nakibü’l-eşraf Seyyid Muhterem Efendiden Hocazade Seyyid Ömer Efendiye kadar geçen zamanda 23 adet Nakibü’l-eşraf göreve gelmiştir 1158-1745-46 yıllarını kapsamakta 216 yıllık dönemde 5046 adet hüccet düzenlenmiş bu hücceti alanların daha sonraki dönemlerde yapılan teftişlerde gerçekte Seyyid olmadıkları anlaşılıp, hüccetleri iptal edilmiştir.
    Osmanlıda Nakibü’l-eşrafların görev süreleri vefat, azil ya da istifa ile sonlanıyordu. Nakibü’l-eşraf kaymakamlarında bunlara ek olarak görev yeri değişikliği yapılmaktaydı. Baş Nakib Efendi ve Nakibü’l-eşraf kaymakamları devletten maaş alırlar ve kendilerine yer tahsis edilirdi.
    Osmanlıda 280 kişide Nakibuleşraf kaymakamlığı yapmıştır. Bunların 62’ si tarikat müntesibidir. Bunlardan 33’ü Rıfai, 20 tanesi Kadiri, 5 tanesi Mevlevi, 3 tanesi Sadi ve bir tanesi de Şemsettin Bitlisi ailesine mensup idiler. Nakibü’l-eşraftan 20’sinin şair olması da edebiyat tarihimiz için önemlidir.
    Nakibuü’l-eşrafların memleketleri İstanbul 25, Bursa 5, Ankara 4, Isparta 4, Kayseri 2, Erzurum 2, Bağdat 2, Erzincan 1, Diyarbakır 1, Bolu 1, Giresun 1, Kıbrıs 1,Taşkent 1,Tebriz 1, Kırım 1 kişidir.
    Nakibü’l-eşraf Defterleri
    Nakibü’l-eşraf defterleri, Osmanlı Devleti’nde kimlerin Seyyid ve Şerif kabul edileceği, özellikle yöneticilerin Seyyid ve müteseyyidlerin ayrılması hususunda hassasiyetlerine dair zengin ve ayırt edici malzeme ihtiva eder.
    İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi’nde 38 defter mevcuttur. Bu defterlerde toplamda 10200 kayıt mevcuttur. Bu defterler konularına göre; nakibü’l-eşraflar tarafından verilen seyyidlik hüccetlerini içeren defterler, bunların icmalleri, teftiş defterleri, nakibü’l-eşrafların atamalarına dair defterler olarak ayırmak mümkündür. İlk grupta yer alan defterlerde seyyidlik ve şeriflikleri nakibü’l-eşraflar tarafından kabul edilenlere verilen hüccetleri içerir. İcmal defterlerinde ise hüccetlerden isimler alfabetik sırayla verilmiştir. İcmal defterleri bu özelliği ile seyyidlik iddiasında bulunanların kayıtlı olup olmadıklarını tespit etmek aracıyla kolaylık sağlamıştır. Adından da anlaşılacağı üzere teftiş defterleri belli bölgelerdeki Seyyid teftiş edilmesi ve müteseyyidlerin engellenmesi için kaleme alınmıştır. Buna ek olarak yakın döneme ait defterlerde nakibü’l-eşraf kaymakamlarının tayini ve seyyidlerde alakalı belli kayıtlar bulunmaktadır.
    Dünyada Seyyid ve Şerifler
    Seyyidlik Allahın kullarına yaratılmadan önce bahşettiği bir şereftir. Bu sebeple günümüzde Seyyidliğin ne olduğu kimlerin Seyyid olduğu bir hayli karıştırılmaktadır. Seyyid olanlar, Haseni ve Hüseyni olanlar yani Hz Ali KV ve Hz Fatıma’nın RA nesli Hz Peygamberin nesli olmaktır. Alevi Dedesi, Bektaşi Babalığı, tarikat Şeyhliği ile Seyyidlik karıştırılmaktadır, her dede, baba ve şeyh olan Seyyid değildir. Yani taraftar olmak başka o Kutlu Soydan gelmek başka bir şeydir.
    Bu konuda La’netullahi aleyhi ed-dahilu ve’l harici (Sahte bir şekilde kendisini bu nesebe dâhil edenlere ve bu nesebe mensup olanları dışarıda tutanlara lanet olsun) şeklinde beddua içeren ve Hz Peygambere atfedilen bir hadis dahi bulunmaktadır.
    Seyyid ve Şerifler yani Ali Aba yani Ehlbeyt hem Kuran-ı Kerim’de hem de Hadisi Şeriflerde ayrıcalıkları bildirilmiştir.
    “Ey Ehl-i Beyt! Allah Teâlâ sizden günâhı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb 33).
    Hz. Aişe diyor ki; “Bir sabah vakti Peygamber evden çıktı. Üzerinde keçi kılından dokunmuş nakışlı bir mırtı bulunuyordu. Hasan geldi, onu içine aldı, Hüseyin geldi, onu da içine aldı, daha sonra Fatıma geldi, onu da içine aldı, en son Ali geldi, onu da abasının içine alarak şu ayeti okudu: Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, (Rics’i) sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (El-Ahzab suresi: 33)2 (2)
    Allah’ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: “Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum.” Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr’dur, çok affeder; Şekûr’dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.(42/Şûrâ, 23)
    “(Ey Peygamber! Müslümanlara) De ki: Sizden tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum; istediğim, ancak yakınlarıma (Ehlibeytime) sevgidir.”
    “(Ey Peygamber!) Sana gelen bilgiden sonra, kim seninle bu hususta tartışacak olursa, de ki: Gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra Allah’ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmran Sûresi: 61)
    “Şüphe yok ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât (rahmet) ederler. Ey inananlar, siz de ona salât edinve tam teslimiyetle ona selâm verin.” (Ahzap Sûresi: 56)
    İmam Tirmizi es-Sünen (3722 numara ) kitabında Abdullah b. Abbas’dan rivayet ettiği hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah size nimetler verdiği için Allah’ı sevin. Allah’ı sevdiğiniz için de beni sevin. Beni sevdiğiniz için de Ehl-i Beytimi sevin.”
    Hz Hasan’ın Zeyd, Hasan, Kasım, Ebubekir, Abdullah, Amr, Abdurrahman, Hüseyin, Muhammed, Yakup, İsmail ve Talha olmak üzere 12 evladı olmuştur. Hz Hasan’ın nesli iki oğlundan Hasanül Müsenna ve Zeyd’den yürümüştür. Hasenîler; Mağrib’de İdrisiler, Mekke ve Yemen’de Süleymaniler, Mekke ve Yemende Beni Uhayzir, Yemen’de Beni Tabataba, Mekke’de Havaşim, Beni Katada ,Ganada Beni Salih, Amul Hasenileri, Fasta Vazzani, ve Kittani Şerifleri, Irak, Yemen, Mağrib, Mekke ve Türkiye’de Geylani Şerifleri, Şazeli Şerifleri, Derkavi Şerifleri, Taberistan ve Deylem Şerifleri.
    Hz Hüseyin’in evlatları olan Ali Ekber, Ali Asgar (Zeynelabidin), Cafer, Muhammed, Abdullah 5 oğlundan sadece Zeynelabidin’den nesebi yürümüştür. Türkiye, Irak, Suriye, Afganistan, Zerraki ailesi, Türkiye, Irak, Yemen, Suriye de bulunan Zeydi aileleri, Türkiye, Irak , Mağrib, Suriye de buluna Rufailer,Türkiye, Irak, Suriye de buluna Bedeviler, İsmaililer, Musa Kazım’dan gelen aileler mevcuttur. Dünya genelinde Seyyidlere değişik isimler verilmiştir. Bunlar; Seydi, Mir, Emir, Mirza, Evladı Resul, Evladı Muhammed, Evladı Ali gibi.
    Hz. Peygamber’in soyuna mensup çok sayıda seyyid ve şerif de
    vardır. Gaza ve cihat anlayışıyla İslâm’ı yaymak için, o devrin İslâm devletlerinin sınır
    bölgelerine ilk göçler yedinci asırda olmuştur.Çoğunluğu Türki Devletler,Horasan Bölgesinde Semerkand,Buhara,Merv,Serahs,Fergana,Hokand,Hoten,Cürcan,Mazenderan,Babek,Beyhak,Cilan,Gazne,Mergınan,Nişabur,Toharistan ve Ebherde.Azerbeycanın Gence,Nahçıvan ve Sebzevar bölgelerinde de Ehlibeyt aileler bulunmktadır.Merağa,Tiflis ve Sura şehirlerine de gitmişlerdir.
    Kuzey Afrika,Sindbölgesi,Cüzcan,Belh,Fas,Deylem,Suriye ve Filistinde yerşetikleri yerler,Dımaşk,Hileb,Hama,Remle,Tüster,Ba’lebek,Dakka,Taberiyye, ve Gazze dir.Arap Yarım adasında Yemane,Uman,Yemende Mesur ve Aden şehirlerinde ve Hadramut,Hicaz bölgesidir.Irak,bölgesinde Necef,Kerbela,Bağdat,Kufe,Basra,Vasıt,Hair,Hılle,Musul,Nusaybin,Übülle,Horsabad ve Ukbera da bulunmaktadırlar.İran bölgesinde,Tüs,Kum,Rey,Tebriz,Kazvin,Şiraz,Errecan,Dinever,Ehvaz,Isfahan,Medain,Revand,Sircan, ve Tabeste Ehlibeyt aileler bulunmaktadır.Samarra,Maveraünnehir,,Mezopotamya,Kafkasya,Horasan,,Taberistan,Tunusun Sfaks ve Skilli şehirlerinde,Pakistan,Cezayirin Tilimsan,Mısır,Fas’taki İdrisîler (172-375/788-985),342 Yemen ve Hazar Denizi’nin kuzeyinde Taberistan’da Zeydîler, Mısır’da Fatımîler344 (297-567/909-1171, İran ve Irak’ta Büveyhîler (334-447/946-1055), Mekke’de Haşimîler,
    Uhayzıroğulları bunlardandır.
    Afganistanda Kunduz ve Belh şehirelerinde Ehlibeyt mevcuttur.
    Bulgaristanın Varna,Filibe,Lofça,Şumnu,Ahyolu,Karinabad ve Silistre şehirlerinde,Yunanistanın Dimetoka,Gümülcine,Zihne,Saltık,Komotine ve Selanik şehirlerinde de Evladı Resul olanlar mevcuttur.
    Hatta ticaret yolları vasıtasıyla Kore’ye kadar giden seyyid ve şerifler
    vardır. Yine İspanya topraklarına giden seyyid ve şeriflerin varlığı da bilinmektedir.
    Hatta Endülüs’te seyyidlerin gittikçe çoğalması neticesinde hicri 615 yılında Nakîbül-eşrâf görevlendirilmiştir. İslâm’ın, Türkistan ve Malezya gibi bölgelere seyyidler
    vasıtasıyla ulaşmıştır.
    Basra Körfezinden başlayarak Hint Okyanusu,Güney Çin Denizi ve Doğu Çin Denizi güzergahı ile Koreye gitmişlerdir.Ayrıca Çin in Hai-Nan adasında nüfusları artınca koloni bile kurmuşlardır.
    Bugün Dünya üzerinde yaşayan Seyyid ve Şeriflerin çoğu Türkiye’de yaşamaktadırlar, Türkiye’dekilerin de yüzde 10 nu Doğu ve Güneydoğuda geri kalan kısmı ise Karadeniz bölgesi, İç Anadolu bölgesi, Ege bölgesi Akdeniz bölgesi Marmara ve Rumeli taraflarında yaşamaktadırlar.
    Seyyidler ve Şerifler Dünyanın neresine gitmişler ise oraya huzur, bereket, düzen, ferahlık götürmüşlerdir. Ayrıca Seyyid ve Şeriflerden Tarikat kurucuları çıkmıştır. Örneğin; Seyyid Abdulkadir Geylani, Seyyid Ahmed Er Rufai, Seyyid Ahmed el-Bedevi, Seyyid İbrahim Dusuki, Seyyid Hasan Şazeli gibi daha nice Evladı Resul olan zatlar halkı irşada yönelmişlerdir.
    Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Bulunan Bazı Belgeler
    Cevdet Maarif, 794; 7 Şevval 1212/25 Ocak 1798
    Kütahya’da Nakibü’l-eşraf kaymakamı ve Haliliyye Medresesi’nde müderris olup mezunu bi’l-ifta olan zatın vefatıyla mahlûl kalan vazifesinin büyük oğluna tevcihi.
    Cevdet Maarif, 3720; 8 Zilhicce 1262/27 Kasım 1846
    Nakibü’l-eşraf ve sadattan Esad Efendi Yerebatan’daki hanesi civarına bir kütübhane inşa ve topladığı nefis kitapları umumun istifadesine koymak arzusunda bulunduğundan, münasebet-i mevkiyesi olan Aşkar Paşa’nın hanesi civarındaki arsasının münasip görülecek surette
    istimlâkine muvafakat buyrulması ricası.
    Cevdet Maarif, 6703, 5 Rebiülevvel, 1125/1 Mayıs 1713
    Haleb’de Doğmuşiye Medresesi müderrisi ve vakfın mütevellisi Tahazade Seyyid Yasin Efendi Mısır Kahire’ye Nakibü’l-eşraf olmakla bu cihetlerin oğlu Seyyid Salih Efendi’ye tevcihi.
    Cevdet Maarif, 6871, 24 Muharrem 1147/26 Haziran 1734
    Mısır Kahire’de Sorgunmuş Medresesi Müderrisi ve Nakibü’l-eşraf Kaymakamı Ahmed Efendi’ye ilmi payesi tevcihi (Şeyhü’l-islam İshak Efendi imzasıyla).
    NAKİBUL EŞRAF KAYITLARINDAN ÖRNEKLER
    Seyyid Abdi bin Seyyid Salih bin Seyyid Hasan bin Seyyid Mehmed, N.D.IV, 32b
    Seyyid Abdi bin Seyyid Zeyni, N.D.lll, 46a-5
    Şerif Abdi bin Şerif Mehmed bin Şerif Ali bin Şerif Mehmed bin Şerife Sitti Hâtun bint-i Seyyid Ali el-Konevî, [Konya] N.D.IV, 33a
    Şerif Abdi bin Şerife [Selim] bint-i Seyyid Bahşâyiş, N.D.l, 4b
    Şerif Abdi bin Şerife bint-i Seyyid Bahşâyiş, N.D.ll, 14a
    Şerif Abdi bin Şerife Selçuk, N.D.lll, 67a-4
    Şerif Abdi bin Şerife Selçuk bint-i Seyyid Erdoğdu et-Tarsusî, [Tarsus-Mersin] N.D.l, 22b
    Şerif Abdi bin Şerife Selçuk bint-i Seyyid Erdoğdu et-Tarsusî, [Tarsus-Mersin] N.D.ll, 14a
    Şerif Abdi bin Şerife Selçuk bint-i Şerife Cennet bint-i Seyyid Abdülmelik eş-şehîr bi-Tencime, N.D.IV, 33b
    Şerif Abdi bin Şerife Selim bint-i Seyyid Mehmed el-Bafravî, [Bafra-Samsun] N.D.l, 4a
    Şerif Abdi bin Şerife Selime bint-i Seyyid Mahmud el-Bafravî , [Bafra-Samsun][Erencik] N.D.ll, 14a
    Seyyid Abdi el-Boluvî bin Seyyid Ahmed, [Bolu] N.D.ll, 7b
    Şerif Abdullah, N.D.ll, 14b
    Şerif Abdullah Bedirşan Hamza bin Mustafa, N.D.l, 5b
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Abdülgani bin Seyyid Ömer bin Seyyid Mustafa bin Seyyid Ömer bin Seyyid Ali, v N.D.IV, 32b
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Abdülkerim bin Seyyid Mehmed bin Seyyid Abdullah bin Seyyid Mehmed, N.D.IV, 33a
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Mehmed bin Seyyid Abdülmelik el-Karahisarî, [Karahisar] N.D.l, 19b
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Mehmed bin Seyyid Abdülmelik el-Karahisarî, [Karahisar] N.D.ll, 7b
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Mehmed es-Samarravî, [Samarra-Bağdad] N.D.ll, 7a
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Mehmed es-Sâmeravî, [Samarra-Irak] N.D.l, 3b
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Nebi bin Seyyid Mehmed bin Seyyid İbrahim bin Seyyid Durak, N.D.IV, 32b
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Zeynelabidin, N.D.lll, 75b-1
    Seyyid Abdullah bin Seyyid Zeynelabidin bin Seyyid Hüseyin bin Seyyid el-Hâc Ali, N.D.IV, 33b
    Şerif Abdullah bin Şerife Ayşe, [Buhara-Özbekistan] N.D.lll, 60a-4
    Şerif Abdullah bin Şerife Ayşe bint-i Seyyid Mehmed bin Seyyid Sinan bin Seyyid Mehmed bin Seyyid Mehmed bin Seyyid Nâsır et-Tımarî, [Tımar] N.D.IV, 33

    Related Posts

    PEYGAMBER EFENDİMİZİN TORUNU HZ.HÜSEYİN KERBELA MEYDANINDA DEVESİ ÜZERİNDE OKUDUĞU CUMA HUTBESİ!!!

    7 Haziran 2025

    HZ.ALİ KEREM ALLAHU VECHE CİN TAİFESİNİ İSLAMA DAVET ETMESİ!!!

    6 Haziran 2025

    HZ.PEYGAMBERİN (SAV)’MIN EHLİ BEYTİ İLE ZİKİRETMEK ÜMMETİ MUHAMMED İÇİN ŞİFADIR.!!!

    5 Haziran 2025

    Comments are closed.

    Son Yazılar
    • PEYGAMBER EFENDİMİZİN TORUNU HZ.HÜSEYİN KERBELA MEYDANINDA DEVESİ ÜZERİNDE OKUDUĞU CUMA HUTBESİ!!!
    • HZ.ALİ KEREM ALLAHU VECHE CİN TAİFESİNİ İSLAMA DAVET ETMESİ!!!
    • HZ.PEYGAMBERİN (SAV)’MIN EHLİ BEYTİ İLE ZİKİRETMEK ÜMMETİ MUHAMMED İÇİN ŞİFADIR.!!!
    • ARTUKLU DEVLET BAŞKANI EMİR ARTUK BEYİN DAMADI VE MANEVİ DANIŞMANI SEYYİD ŞEYH HASAN ZERRAKİ’NİN MEZAR YERİ TESPİT EDİLDİ!!!
    • DÜNYAYI VE İNSANLIĞI SARAN MUSİBETLERDEN İBRET ALMAK !!!
    Arşivler
    • Haziran 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    Etiketler
    arap ayet el-kürsi aşiret beylik büyük selçuklu cuma hutbesi doğu ebu talip ehli beyt Ehlibeyt elçi emirül müminin güneydoğu hadis hz. ali hz. fatima hz. hüseyin hz. nuh hz. zeynep hırka-i şerif imam cafer sadık imamı şafii kerbela kuran kürt malazgirt mervan bin hakem muaviye Nakibuleşraf nikabet osman bey osmanlı peygamber resulullah seyyid sultan alparslan torun zemanşeri Şerif şiir
    YAZARLAR
    Dr. Seyyid Hüseyin ZERRAKİ
    Dr. Seyyid Hüseyin ZERRAKİ
    Nevzat BAKIRCI
    Nevzat BAKIRCI
    Prof. Dr. İbrahim YILMAZÇELİK
    Prof. Dr. İbrahim YILMAZÇELİK
    Seyyid Abdulbaki ZEYDİ
    Seyyid Abdulbaki ZEYDİ
    Seyyid Cesim ZEYDANİ
    Seyyid Cesim ZEYDANİ
    Doç. Dr. Ömer Faruk HİLMİ
    Doç. Dr. Ömer Faruk HİLMİ
    Dr. Özden AYDIN
    Dr. Özden AYDIN
    Seyyid Yavuz ÖZDEN
    Seyyid Yavuz ÖZDEN
    Kategoriler
    • Bilim ve Teknoloji (2)
    • Ehli Beyt'e ve Hz. Ebu Talib'e Atılan İftiralara Cevaplar (3)
    • Ehli Beyt'in Faziletleri (16)
    • Fıkıh (5)
    • Genel (511)
    • Hadis (4)
    • Hz. Ali'nin Hayatı (8)
    • Nakibul Eşraf (4)
    • Tasavvuf (1)
    © 2025 NEOWEBTECHS.
    • Anasayfa
    • Yazarlar
    • Üye Girişi

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.